Duanın İnsan Psikolojisindeki Yeri
Dua etmek dini bir olgu olmak ile beraber insan psikolojisi üzerinde de büyük etkileri vardır. İnsan bazen sorunları ile boğuşmaktan yorulur; kendisine bir kaçış yolu arar. Bu isteğini de çoğu zaman yaratıcısından bekler. Ona dua ederek yardım isteğinde bulunur ve yaşadığı bu sıkıntılardan kurtulmayı talep eder.
Bu tür dini olgular, bilim gelişip ilerledikçe ve insanlar günlük yaşamdan bazı kolaylıklara kavuştukça gereksiz olarak görülmüştür. Bilim ilerledikçe dinlere ihtiyaç kalmayacağı ön kabulü, insanları yoğun bir şekilde etkilemiştir. Nitekim 18. yüzyılda Aydınlanma Çağının etkisiyle din ve din ile ilgili kavramlar; eski moda, ilkel bir olgu olarak kabul edilmeye başlanmış ve dışlanmıştır. Bu yaklaşıma göre insanoğlu güçsüz ve bilgisiz olduğu dönemde korktuğu doğa olaylarını ve evreni açıklamak için din olgusunu yaratmıştır. Günümüzde ise insanların bu tür doğa olaylarından korunma yollarını çözmesi ve teknoloji sayesinde de pek çok imkâna sahip olunması bir Tanrıya ihtiyaç olunmadığını düşündürmüştür, ya da en azından aydınlanmacılara göre öyledir. Üstelik sadece fen bilimciler değil, insanı anlamaya çalışan felsefeciler, psikolog ve sosyologlar da aydınlanma paradigmasının etkisiyle o dönemde böyle düşünmüşlerdir.
Buna karşın insan çeşitli duygular, sıkıntılar barındıran bir varlıktır. Bu yüzden 18. Yüzyıl aydınlarına istinaden insanlar psikolojik olarak rahatlamanın yollarını dinde, dua etmekte bulmuşlardır ve o dönemde sanılanın aksine insanlar dine olan inançlarını kaybetmemişlerdir. Bu da teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin insanların her zaman sıkıntılarını ve düşüncelerini Tanrısına aktarmak için dini ve dua etme yöntemini kullanacağını göstermiştir.
Dua Etmenin Önemi Hakkındaki Bilimsel Araştırmalar ve Deneyler
Her ne kadar 18. Yüzyıl Aydınları dini olguların gereksiz olduğunu düşünseler de günümüzde yapılan araştırmalarında aslında dinin ve dua etmenin psikolojiyi olumlu yönde etkilediğini göstermiştir.
Bir bilim insanı olan Koenig de ruh sağlığına dinin ve dua etmenin etkileri ile ilgili araştırmalar yapmıştır; Koenig’in raporuna göre 2000 yılından önce bu alanda yapılan 700 çalışmadan 500’ünün (% 71) din ve dua etmek ile ruh ve beden sağlığı arasında olumlu bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Bu analize göre; 93 çalışmanın 60’ında, dindarlık seviyesi yüksek olan kişilerin daha az depresyona girdikleri, depresyonu olan kişilerin de daha hızlı iyileştikleri; 68 çalışmanın 57’sinde intihar olaylarının daha az görüldüğü; 69 çalışmanın 35’inde daha az kaygılarının olduğu; 120 çalışmanın 98’inde daha az uyuşturucu madde kullandıkları; 114 çalışmanın 94’ünde psikolojik açıdan daha iyi bir durumda, daha ümitli ve iyimser oldukları; 16 çalışmanın 15’inde hayatta daha fazla amaç ve anlam buldukları; 38 çalışmanın 35’inde evliliklerinde daha mutlu oldukları ve eşleriyle iyi geçindikleri; 20 çalışmanın 19’unda daha fazla sosyal destek aldıkları görülmüştür.
Yapılan araştırmalar dinin sadece ruh sağlığına değil, aynı zamanda beden sağlığına da önemli katkılar sağladığını göstermektedir. Yine 2000 yılından önce bu alanda yapılan araştırma sonuçlarını özetleyen Koenig şu bilgileri vermektedir: 5 çalışmadan 5’i de dini inanç ve uygulamaların bağışıklık sistemini güçlendirdiğini; 7 çalışmadan 5’i kanser hastalığına ilişkin ölüm oranlarını düşürdüğü; 11 çalışmadan 7’si daha az kalp hastalıkları ve daha iyi kardiyolojik sonuçların olduğunu; 23 çalışmadan 14’ü daha düşük kan basıncı olduğunu; 3 çalışmadan 3’ü daha düşük kolesterolü olduğunu; 25 çalışmadan 23’ü daha az sigara içtiklerini; 5 çalışmadan 3’ü daha fazla eksersiz yaptıklarını; 2 çalışmadan 2’si de daha iyi uyku düzenine sahip olduklarını ortaya koymuştur. Ayrıca dindarlıkla yaşam süresi arasındaki ilişkiyi araştıran 52 çalışmadan 39’unda (% 75), dindarlık seviyesi daha yüksek olan kişilerin, diğerlerine oranla daha uzun süre yaşadıkları bulunmuştur.
Aydınlanmacı paradigma her ne kadar dini olguları gündem dışına itmeye çalışsa da bunun gibi yapılan pek çok araştırma da dinin/dua etmenin; ruh ve beden sağlığını olumlu yönde etkilediğini göstermiştir.
Dua, zikir ve meditasyon gibi uygulamalar, vücudun kendini dinlendirdiği zamanlarda, sempatik sinir sisteminin etkilerini düzenler, kas kasılmalarını azaltır, düşük kan basıncını düzenler, kalp atışı hızını düşürür ve beyin dalgalarını değiştirir. Tüm bu dinlenme ve rahatlama biçimleri de sağlığa ciddi derecede etki eder.
Bu alanda yapılan başka bir araştırmada ise 8.000 üyeli Hıristiyan Tıp ve Diş Hekimleri Kurumu, kendi dini inançlarının, kişisel ve mesleki hayatları için mutlak anlamda ciddi bir husus olduğunu ve bu inancı kendi kliniklerinde uyguladıklarını belirtmişlerdir. Söz konusu doktorların yarısından fazlası, depresyonlu ve alkolik hastaları için duayı bir tedavi aracı olarak tavsiye ettiklerini belirtmişlerdir.
Dua Etmenin Psikolojik Faydaları
Bu alanda yapılan çalışmalar gösteriyor ki; dua etmenin hem bedensel hem de mental açıdan birçok faydası var. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:
- Dua hidayet ve muvaffakiyet isteğidir, insanı başarıya ulaştırır.
- Esenliğini artmasına, yaşamın bereketlenmesine sebep olur.
- Refahlı ve sağlıklı zamanlarda dua etmek, darlık ve hastalık zamanlarında fayda verir.
- Dua insanı belâdan korur, inmiş ve inecek musibetlere karşı bir kalkandır. Belâların tesirini azaltır.
- Dua, düşmanların düzenlerini bozar, üzüntü ve sıkıntıları defeder. İnsanın ruhunu tasalardan arıtıp temizler.
- Dua, kişinin olumsuz duygu ve düşüncelere neden olabilecek söz ve hareketlerden kaçınmasını sağlar. Bu da kişinin kendisi ve diğer insanlar hakkında olumlu düşünmesini sağlar.
- Dua, kişinin kul ve aciz olduğunu anlamasını ve buna bağlı olarak da kibir ve gururdan uzak durmasını sağlar.
Kaynakça
Dua Etmenin Önemi Hakkındaki Bilimsel Araştırmalar ve Deneyler:
Harold G. Koenig, Religion, Spirituality, and Medicine: Research Findings and Implications for Clinical Practice, Southern Medical Journal, vol. 97, no. 12 (December 2004), s. 1195.
Koenig, Religion, Spirituality, and Medicine, s. 1195.