Savaşın Öncesi:
Almanlar Adolf Hitler’in başkanlığa gelmesiyle güçlü bir yükselme yaşamışlardır ve Avrupa’da zapt edilemeyen bir güç olarak doğmaya başlamışlardır. Bir nevi 1. Dünya Savaşının getirdiği yıkım, yenilgiyi aştıklarını söyleyebiliriz. Almanlar çeşitli saldırı ve işgaller ile yayılmacı politikasını sürdürürken, 2. Dünya Savaşına zemin hazırlarken, aynı dönemde (1938-1939) yine büyük bir güç olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Birliği (SSCB), Almanya’nın uyguladığı yayılmacı politikadan rahatsız olmuştur ve bu durum SSCB, Fransa ve İngiltere arasında ittifaka zemin hazırlamasına rağmen ülkeler arasındaki görüş ayrılıkları buna engel olmuştur.
Neville Chamberlain’li İngiltere ise Almanya’nın yayılmacı ve işgalci politikasını ilk gördüğünde Hitler’in ilgi alanının doğuda olduğunu düşünerek “Yatıştırma Politikası” uygulamasına karşın Hitler taleplerini devam ettirerek bu düşünceyi boşa çıkarmıştır. Ve aslında İngiltere’nin burada büyük bir savaşı önlemek için geç kaldığını da görebiliyoruz. Fransa tarafına da bakacak olursak eğer Fransa’nın 2. Dünya Savaşının başlamasına yakın tarihlerde -Hitler’in yayılmacı politika izlediği zamanlar- SSCB ile birlikte Çekoslovakya’ya Almanya tehdidine karşı yardım edeceğine dair bir anlaşma yaptığını görebiliriz fakat yine burada İngiltere’nin uyguladığı yatıştırma politikası nedeniyle -İngiltere bu politika ile birlikte ilk başlarda Almanya’nın işgallerine ve yayılma girişimlerine seyirci kalıyor- Fransa da İngiltere’yi izliyor ve İngiltere’nin uyguladığı politikayı destekleyici bir tavır sergiliyor.
Savaşın Başlaması ve Gelişen Olaylar:
Polonya 2. Dünya Savaşının patlak vermesinde önemli bir noktaya sahip çünkü hem SSCB’ye hem de Almanya’ya sınırı olan tek ülke ve bundandır ki savaşın başlarında sürekli bir kargaşa içinde. Almanya, 1939 yılında işgallerine devam ederken en son Polonya’yı da işgal ediyor ve işte bu duruma başta SSCB olmak üzere Almanya’ya karşı olan devletlerin sabrının tükendiği son nokta diyebiliriz. Almanya’nın Polonya’yı işgalini duyunca Polonya’nın sınır komşusu olan SSCB de Almanya’ ya dur diyebilmek için Polonya’ ya asker gönderiyor ve böylece hem daha öncesinden antlaşmalar ile hazırlanan bloklaşmalar da şu yüzüne çıkıyor ve 2. Dünya Savaşı resmen başlamış oluyor. Bir yandan Fransa, İngiltere ve SSCB’nin başını çektiği Müttefikler diğer bir yandan ise Almanya’nın başını çektiği Mihverler…
Savaş başladığında, bütün ülkeler olağanüstü bir gayretle çalışarak yeni silahlar/savaş makineleri yapmaya, yeni taktikler geliştirmeye ya da sağlık alanında yenilikler yapmaya yöneliyorlar. Yaptıkları icraatları savaşlarda kullanarak, bir bakıma savaşların daha modern bir şekilde günümüze gelmesine de olanak sağlamışlardır. Ama yapılan her icraat aslında bir hatayı da beraberinde getirmektedir, en azından 2. Dünya Savaşı yapılan hataların geri dönüşünün olmayacağı bir savaş olacaktı. Özellikle üzerinde duracağımız Normandiya Çıkarmasına sebep olabilecek gelişme ise şu şekildeydi: Savaş 1939’da başladığı zaman, hemen sonraki sene 1940 yılı Almanlar Yıldırım Harekâtı ile Fransa’yı işgal etmişlerdir. Bu işgal sırasında Almanların lehine olan en büyük özellikleri hızlı olmalarıydı. Almanların tıp alanında yaptıkları çalışmalar ile askerlerin gerek sabah gerekse gece ilerlemesi mümkündü ve bu da diğer ülkelerin sahip olmadığı en büyük avantajlarıydı.
Fransa, Almanlar tarafından işgal edildiği yıldan 1944 yılına kadar -Fransa’nın Müttefik Kuvvetler tarafından geri alındığı yıl- Müttefikler için kanayan bir yara olmuştur. Ve Fransa’yı almak için Müttefikler tarafından büyük bir çaba harcanmıştır.
Normandiya Çıkarmasının Ayak Sesleri:
Almanya’nın Fransa’yı işgalinden yaklaşık 4 sene sonra, büyük bir savaşın alarmı çalmaya başlamıştı çünkü Müttefikler Fransa’ya bir çıkarma yapacakları sinyalini İngiltere’nin Fransa’ya yakın olan kıyılarında yaptıkları hummalı çalışmaları ile göstermişlerdi. Peki, Almanya’nın Fransa’yı kaybetmesinin arka planında yatan etken ya da etkenler aslında neydi. Bu duruma 2 sebep verilebilir:
- Almanların başında bulunan Adolf Hitler’in yanlış kararları,
- Müttefiklerin takdir edilesi yanıltma taktikleri (liman kentleri üzerinden)
İki Önemli Liman Kenti:
Müttefiklerin o sıralar çıkarma yapabileceği tahmin edilen iki yer vardı. Bunlar ” Calais ” ve ” Normandiya ” kıyılarıydı. Bu kıyılar coğrafi konuşmaları sebebiyle çıkarmanın gelebileceği yer olan İngiltere’ ye en yakın iki kıyıydı ve bundan dolayı Müttefik Bloğunun önünde iki seçenek vardı. Müttefikler, çıkarma yapacakları limanı belli etmemek için bir taktik uygulamalıydı ve ortada zaten çıkarmanın yapılabileceği liman ile alakalı yüzde elli gibi riskli bir yüzdelik vardı.
1944 başlarında Müttefikler her iki limana da sahte çıkarmalar yapmaya başladılar. Ve işte tam bir dönüm noktası diyeceğimiz taktikleri burada başladı. Asıl planlarını Almanların Fransa’yı işgal etmesinden hemen sonra tasarlamaya başlayan Müttefikler için hedef Normandiya’dan saldırmaktı. Ve bunu belli etmemek için önemli stratejik planlarını yürürlüğe koydular. Bir birlik kurdular namı diğer ” Hayalet Ordusu “.
Hayalet Ordusu ve Naziler:
Bahsettiğimiz birliği ilginç ve garip kılan bir özellikleri vardı: Bu birlikte hiç asker yoktu. Peki, böyle olmasına rağmen neden ordu olarak hitap etmişler? Derseniz; bu soru için tam olarak bir cevap yok ama birazdan anlatacaklarımdan belki de bir cevap bulunabilir.
Hayalet Ordusu dediğimiz birliği komutanları hariç tamamen mühendis, ressam gibi meslekteki insanlar oluşturuyordu. Özellikle el işi kabiliyeti yüksek olan meslekler seçiliyordu ki bu da yapacakları iş ile bağlantılıydı. Görevleri askeri araçlar yapmaktı ama tabi ki de gerçek olanlar değil. İlk başta dediğimiz gibi el işlerini kullanarak sahte yani yukarıdan keşif yapan Alman uçaklarına gerçek hissiyatı veren ama yakından sahte olduğu belli olan tanklar ve askeri araç yaptılar. Asker olmasalar bile diğer bölükler kadar çok çalıştılar. Ve sonunda Calais kıyısının hemen karşısındaki İngiltere sahilinde sahte bir ordu vardı. İşte biraz önceki soruya cevap bulduk: ordu bilinci, takım çalışması yani ülkeleri için takım ruhuyla çalışması… Ve tabi ki bu hazırlığı gören Alman keşif uçaklarının Hitler’e bu haberi jurnallemesi üzerine Hitler’in çıkarmanın Calais Kıyılarına yapılacağı hakkında sezileri artıyor lakin hemen yeni bir kahramanımız olaya giriyor.
Bahsedeceğimiz kişi Almanya’nın son şövalyesi: Feldmareşal -Alman ordusunda gelinebilecek en yüksek rütbe- Erwin Rommel. Bir taktik adamı ve savaşçı. Lakabı ” Çöl tilkisi ” ve Afrika’da rüzgârlar estiren bir isim. Niye bu adamdan bahsediyoruz diyebilirsiniz. Fakat Erwin Rommel o dönemde -Çıkarma sinyallerinin başladığı dönem- Hitler’e nazaran farklı bir görüşe sahip olan yani Hitler’e karşı çıkıp onun ile tartışan en yüksek rütbeli asker. Peki, ne diyor bu adam? ” Çıkarma Normandiya ‘ya olacak, nokta! ” Fakat onca ısrara ve tepkiye rağmen diğer generallerin düşünceleri gibi bu fikir de reddediliyor.
Hitler burada büyük bir hataya düşüyor ve sonu pek de iyi olmuyor. Hitler’in bu çıkarma için en büyük yanlışı: kimsenin fikrini dinlemeyip Çıkarma yerini ” Calais ” olarak benimseyip hazırlıklarını ona göre yapması. Hazırlık derken: devasa bir savunma hattını Calais’e kurdurtmak. Hitler’in düşüncesine göre bu şu demek; “ Müttefikler zaten Normandiya tarafından saldırmayacaklar eğer buradan saldırırlarsa da sonları pek iyi olmayacak.” (yani her iki türlü de Fransa’yı alamayacaklar.) Sanırım Hitler böyle düşünmüştü.
Çıkarma Günü:
Sahte çıkarmalar devam ederken; Müttefikler ana çıkarmanın tarihini belirlemeye çalışıyorlardı. Tarih belirlenirken önlerinde önemli bir etken vardı ki bu tarihin belirlenmesi için en çok dikkate alınması gerekeni idi: Manş Denizi… Çünkü Fırtınaların sıkça gerçekleştiği bu denizin sakin olduğu günü beklemek gerekiyordu. Evdeki hesap çarşıya uymaz misali 5 Haziran günü yapılması planlanan çıkarma günü 6 Haziran’ a alınmıştı. 6 Haziran akşamı paraşüt, gemi ve uçaklar ile yapılan çıkarmada tam tamına 1 milyon kişi görev yapıyordu. -Bu da kendisini diğer çıkarmalardan ayıran özelliklerinden bir tanesi- Daha önceden sahte çıkarmalardan bahsetmiştik ya hani, özellikle Normandiya Kıyılarına yapılan sahte çıkarmalar; işte bunun faydası da burada ortaya çıktı.
Çıkarma yapılırken Hitler, karargâhındaydı ve yine bazı generaller gibi o da hâlâ sahte çıkarmaların devam ettiğini ve bunun da sahte çıkarmalardan biri olduğunu zannetti ve bu fikri Müttefikler Normandiya sahilinde üstünlük kurarken de benimsenmiş olmalı ki Karargahında bulunan 2 tane panzer birliğini (Türkiye için Bordo Bereliler ya da Sat Komandoları ne ise Almanlar için de Panzerler odur. Yani özel birliklerdir.) hâlâ yanında bulundurmaya devam etti. Kısacası kendi sonunu ve Nazilerin çöküşünü hazırlıyordu.
Çıkarma anına dönecek olursak; Müttefiklerin, Hitler’in ihmali ile asker sayısının azaltıldığı ve askerlerin de genelde tecrübesiz askerlerden seçildiği Normandiya Sahilini ele geçirmesi uzun sürmedi. Peki, sahillerden sonra Müttefikleri ne bekliyordu? Atlantik Duvarı… Bu dev savunma duvarı 1940’larda yani Nazilerin Fransa’yı ele geçirdiği yıl Hitler tarafından yaptırıldı. Ve binlerce kilometre boyunca sahil şeridi istikametinde uzanıyordu.
Müttefikler sahilleri alınca biraz duraksamak zorunda kaldı çünkü önlerinde Atlantik Duvarı buraya geçiş yok dermişçesine devasa bir şekilde sahil şeridi boyunca uzanıyordu. Ama Almanların ilk baştaki hatalarından dolayı Müttefikler sahilleri ele geçirince birçok takviye gemisi ve uçağı Müttefikler tarafından Fransa’ya gönderildi. Artık Fransa’da durdurulamayan bir güç haline gelen Müttefikler, önlerine çıkan Atlantik Duvarını da yaklaşık 1 ay gibi bir süre sonunda geçmişlerdi. Hitler tarafından artık bu ilerleyişi durdurmak için yanında beklettiği birlikler de çoktan gelmişti. Yani Müttefikler Atlantik Duvarından sonra tekrar bir engel ile karşı karşıyaydılar. ( Hitler, geç kalmıştı ama yine de Müttefiklere zor anlar, kayıplar yaşatacaktı.)
Son Büyük Savaş:
Artık savaşın sonlarına geliyoruz gibi geliyor çünkü bahsettiğimiz gibi Müttefikler çok büyük bir ordu ile Fransa’nın içlerine doğru ilerliyor. Bu dakikada Alman Tümenlerinin takviye edilmesi onlar için son sınav diyebileceğimiz bir nitelik barındırıyor -Bir öğrencinin sınavda 100 alması için son ve en zor soruyu çözmesi gibi bir şey diyebiliriz- Bu iki ordu için aralarında bir denge kurmak gerekiyor. Yani Alman Tümenlerinin sayıca üstün olmasalar bile daha enerjik olması, Müttefiklerin de sayıca üstün olup daha yorgun olmaları gibi… Savaşın sonuna doğru savaşın kaderinin psikoloji ile ilgili bağlantısını da göreceksiniz.
Ordular karşılaşınca; savaşın sonucuna göre her iki taraf için de ortaya çıkacak sorunları görebiliyoruz. Almanların tarafına baktığımızda ki gerçekleşme ihtimali en yüksek olanıdır: Hitler’in karargâhının kuşatılması… Kuşatılma durumlarında eğer destek kuvvet gelmeyecekse genelde kuşatılan tarafın sonu bellidir: açlıktan, susuzluktan ölmek ya da teslim olmak. Eğer Nazilerin bu son savaşı kaybedeceğini düşünürsek yaşayacakları durum da tam olarak buydu. Çünkü hem doğuda Sovyetlere karşı başlattıkları Barbarossa Harekâtı için takviyeler yapıyorlardı -Bu harekât çok önemli ve asker takviye gerektiren bir harekâttır- hem de çok doğal bir şekilde kendi ülkelerini korumak için gerekli askeri birliğe ihtiyaçları vardı. Yani Almanların Fransa’ya takviye edecek takviye kuvvetleri yeterli değildi. İşte bu yüzden herhangi bir kuşatılma anında sonları felaket olurdu.
Müttefikler tarafından bakacak olursak yenilgileri halinde Almanların Fransa’nın hâkimiyetini geri kazanmasının kaçınılmaz olacağını söyleyebiliriz ki bu durumda da Müttefiklerin devasa büyüklükte kayıplar vereceğini de eklememiz gerekiyor. (Bu durum da Dünyanın en büyük ülkelerinin bulunduğu Müttefikler için iyi olmayacaktır herhalde.) Yani her iki taraf açısından da bakacak olursak bu savaşın özel bir adı olmasa da -Normandiya Çıkarmasının bir bölümü diye geçer- özel bir anlamının olduğunu anlayabiliriz.
Savaş anına geldiğimiz zaman iki taraf arasında da çok kanlı çarpışmalar meydana geliyor. Bu çarpışmalar sonucu Savaşı Müttefikler kazansa da kayıpları yaklaşık olarak yüz bin ile yüz elli bin arasında. (Bu savaşın devasa bir katliama da yol açtığını söyleyebiliriz.) Savaşın böyle sonuçlanmasına psikoloji üzerinden bir cevap verebiliriz ki bu daha önce verdiğimiz dengeyi bozacaktır: Bildiğimiz üzere Almanlar 2. Dünya Savaşına başlar başlamaz Fransa’nın işgali için hazırlıklar yaptığı gibi Sovyetler içinde hazırlıklar yapıyordu. Ve ayrıca çok büyük çaplı olmasa diğer küçük ülkeleri de ele geçirme planları bulunuyordu.
1940’larda Barbarossa Harekâtı başlattılar, Batı Harekâtı ile Fransa’yı işgal ettiler ve diğer ülkeleri de işgale başladılar. Ne kadar sanayileri iyi olsa, disiplinli olsalar da Tabi ki de bir süre sonra çuvallamaya başladılar. Aksaklıklar ardı ardına gelmeye başladı; Barbarossa Harekâtındaki -Sovyetler için yapılan Doğu Harekâtı- geri çekilmeler, müttefiki olan ülkelerin 2. Dünya Savaşında etkili olamamaları ve Almanya’nın kendi iç siyasetindeki karışıklıklar yani üst rütbeli askerler arasındaki anlaşmazlıklar… Hepsi Alman Siyaseti üzerinde büyük bir yüktü ve bu durum Alman Askerlerinin üzerine de yansıyarak savaşın kaderini belirledi.
Sonuçlar ve Kapanış:
Almanların son savaşı da kaybetmesi Almanların sonunu hazırlamaya başladı. Savaşın sonuçlarına her iki taraf açısından da baktığımız zaman; Almanlar için bahsettiğimiz şey gerçekleşecekti ama çok daha yıkıcı bir şekilde… Savaşın sonucunda Müttefiklerin ilerleme hızı tekrardan artmaya başladı ve Paris’i de ele geçirdikten sonra Fransa’nın daha da içlerine gitmeye başladılar. 2 ay gibi kısa bir süre içerisinde artık Hitler’in karargâhını çevirmeye başladılar. Peki, Hitler ne yaptı? İntihar etti ve Almanları kendi kaderlerine bıraktı. Bu olaydan sonra psikoloji etkisini bir kez daha gösterdi. Führerlerinin -komutan- ölümü üzerine Almanya’da Otorite boşluğu oluştu ve bu da Almanya’nın 2. Dünya Savaşını kaybetmesine neden olan en önemli durumlardan biri oldu. Zaten bazı tarihçilere göre de Fransa’nın kaybedilmesi Nazilerin yıkımında etkili olan en önemli olaydır.
2. Dünya Savaşının Naziler aleyhine sonuçlanmasının nedenleri ile ilgili yaygın olarak kabul edilen nedenler şunlardır:
- Fransa’nın kaybedilmesi, Hitlerin Ölümü
- Barbarossa Harekatının yenilgi ile sonuçlanması
- Nazilerin müttefiklerinin (İtalya ve Japonya) 2. Dünya Savaşın sırasında etkili olamamaları
Bu üç olay da yakın zaman aralıkları içinde gerçekleşince Naziler eski gücünü kaybetmeye başladı. Bu da onlar için bir felaket ile sonuçlandı: 1945’te de Nazilerin koşulsuz olarak teslim olması ile birlikte de 2. Dünya Savaşı macerası Almanlar için resmen bitmiş oldu.
Kaynakça:
https://tr.wikipedia.org/wiki/Normandiya_%C3%87%C4%B1karmas%C4%B1
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-48542633
General Hans Speidel / Normandiya Çıkarmasının Perde Arkası