Fight Club Sahne-Sahne Okuma

album-art

Dövüş Kulübü'nün ilk kuralı, Dövüş Kulübü hakkında konuşmamaktır.

Tyler Durden

Dövüş Kulübü, David Fincher imzalı 1999 yapımı bir film. Anlatıcı rolündeki karakterimizin kişilik bölünmesiyle birlikte başından geçen olayları konu alıyor. İlk çıktığı yıllarda her ne kadar çok ilgi görmemiş olsa da günümüzde artık bir kült film haline geldi, öyle ki bazı kişilere bir yaşam tarzı dahi sundu. Bu yazıda da filmi sahne sahne analiz etmeye çalışacağım. Kimi yerlerde sahnenin üzerinde oldukça duracağım, kimi yerlerde de kısa kısa sahne için ayrıntıları göstereceğim. Tabi ki tam anlamıyla her detayından bahsetmek çok zor ama ben de filmin ana konusu çerçevesinde temel bazı sahneler arasında bağlantılar kurarak en azından ana konuyu açıklığa kavuşturacak şekilde yazıyı sunmaya çalışacağım. Yazı boyunca tamamen kendi fikirlerimi, kendi aklıma yatanları söyleyeceğim ancak yazı boyunca başka kişilerin okumalarından da yararlandım, o kaynakları da yazının en altında kaynakça bölümünde görebilirsiniz. İyi Okumalar…

Jenerik

Bir filmin jeneriğinin içerikle ilgili temel fikri verebileceği kanaatindeyim, bunun güzel bir örneği de Fight Club filminde bulunmakta. Jenerik başlangıcıyla beraber bizde heyecan, adrenalin uyandırıyor. İlk başta insan beynini görmekteyiz; bilinçaltı ve içgüdüler ise anahtar kavramlar. Sonrasında saç ve ter en son da anlatıcıya silah dayanmış bir şekilde dışarıya çıktık: Bu haliyle jenerik beyin gücünün, bilinçaltının fiziksel bir eyleme, harekete dönüşmesi şeklinde yorumlanabilir ki filmin genelinde de böyle bir durum var zaten.

Jenerikten sonra filmin son sekansından kısa bir sahne yer almakta. Burada anlatıcımızın Tyler karakteri ile olan çatışmasını görmekteyiz.

Film içerisinde kapitalizm göndermeleri de oldukça fazla sayıda bulunuyor ki buna filmi izleyen herkesin aşina olduğunu düşünüyorum. Filmin hemen ilk sahnelerinden de bu göndermeleri görebilmekteyiz. Ikea, Starbucks Gezegeni, Microsoft Galaksisi…

Previous
Next

Bildiğiniz üzere Tyler karakteri anlatıcının karşısına asıl anlamıyla uçakta çıkıyor ama kendisini bu sahnenin öncesinde birkaç yerde daha görmek mümkün. Film ilerledikçe ekranda aniden beliren Tyler Durden’lar anlatıcımızın dikkatini bir nebze olsun çekiyor ve durumu tuhafsıyor doğal olarak çünkü aslında olmayan birisini görüyor. Yavaş yavaş çoklu kişiliğe, kişilik bölünmesine doğru gitmekteyiz.

Not: Film normalde terapi sahnesiyle başlıyor ancak sonrasında anlatıcı bu terapiye nasıl ve neden geldiğini anlatmak için geçmişe doğru gidiyor ancak ben terapi sahnesini tek bir aşamada inceleyeceğim.

Filmin asıl başlangıcında anlatıcıyı bir grup terapisinde görmekteyiz ki buraya da uyku sorununa karşı doktor önerisiyle geldi. Terapide Bob adında birisine moral vermektedir. Bob testisleri alınmış birisidir ve bu süreçte de kendisine moral anlamında yardımcı olacak birilerine ihtiyaç duymaktadır. Bob karakteri filmde ve anlatıcımızın hayatında önemli bir yer tutmaktadır çünkü film boyunca anlatıcının cinsiyet arayışına tanık olmaktayız. Burada kız ve erkek tarafı var ve Bob’un oluşturduğu karakter tasvirini de göz önüne alacak olursak anlatıcı açısından kız cinsiyetine doğru bir kayma gözlemleyebiliriz ki bu filmin ilerleyen dakikalarında daha da belirgin hale gelecek.

Bunun dışında sahne içerisinde arkada bir Amerika bayrağı görmekteyiz. Bu da bize bireylerin toplum içerisinde ne kadar değersiz hale geldiğinin bir göstergesi. Toplum birey için, birey toplum için bir anlam ifade etmemekte. Alt metin olarak Joseph Campbell’den bahsedebiliriz sanıyorum. Modernizmin, şehirleşmenin getirdiği kısıtlamalar insanların mitlere olan erişimini oldukça kısıtladı. Kişiler de buna karşın şehirler içerisinde kendi mitlerini oluşturarak bir çözüm arayışı içine girdiler. Filmin asıl oluşumu olan Dövüş Kulübü de bunun bir dışavurumu olarak karşımıza çıkıyor.

Yine aynı terapi sahnesinde Bob’un anlatıcıya Cornellius diye seslendiğini görmekteyiz. Bunun ile ilgili iki teoriden bahsedebiliriz:

  • Cornellius hristiyanlığa adım atan ilk yahudi olmayan kişidir. Cornellius, ruhunu şeytana satmış kişi anlamına da gelmektedir.
  • Bir de Papa Cornellius var tabi ki. O da zamanında asıl papa olduğunu göstermek için 60 psikoposun katıldığını bir kilise sinodu topluyor.

Ayrıca anlatıcının hiç bir hastalığı olmadığı halde bu tür terapilere gitmesi hatta terapi bağımlısı olması onun kayboluşunu ve bir arayış içinde olduğunu anlatıyor.

Terapiden sonra anlatıcımız uyku sorununun bittiğine ve rahat bir şekilde uyuduğundan bahsediyor. Bu durumunun Bob üzerinden sağlandığını ve Bob’un daha önce de bahsettiğimiz gibi sağlık sorununu göz önünde bulundurursak cinsiyet arayışının daha belirgin bir biçimde başladığını söyleyebiliriz.

Terapi bağımlısı olduğunu söylediği sahnede sol altta şizofreni ile ilgili bir haber başlığı görmekteyiz. “You Schizophrenic?” başlığın öncesinde ne yazdığını göremiyoruz ama soru işaretinden sanıyorum “Are You Schizophrenic?” diye tamamlayabiliriz yani “Sen Şizofren misin?”

Tyler Durden karakterinin gerçek olmadığını zaten filmin sonlarına doğru görmekteyiz. Ben Marla karakterinin de anlatıcının bilinçaltında oluşturduğu bir karakter olduğu düşünüyorum. İleriki sahnelerde buna tekrardan değineceğim ama Marla karakterinin başlangıcı diyebileceğimiz nokta bu sahnede başlıyor. Yine bir terapi esnasında konuşmacının beyninizin derinliklerine yolculuk yapın demesi sonrası anlatıcı beyninin derinliklerinde Marla karakterini oluşturuyor. Bu ayrıca kendisinin cinsiyet arayışında attığı bir adım çünkü fark edecek olursanız Marla karakteri ile birlikte anlatıcıya bir rahatlık geliyor ve terapilerden çok onunla ilgilenmeye başlıyor.

Anlatıcımız Marla ile sorunlar yaşayınca onunla anlaşmaya karar verir ve terapileri bölüşmeye başlarlar ancak bu bölüşmede hep Marla’nın istediği olur. Ayrıyeten Marla’nın çamaşırhaneden erkek kıyafetlerini alması da bu cinsiyet arayışında önemli bir ipucunu daha bize gösteriyor. Anlatıcının kız cinsiyetine doğru güçlü bir yönelmenin olduğunu görebiliyoruz. Sonrasında erkek kıyafetlerini satması artık erkek ruhunun anlatıcı üzerindeki hakimiyetinin gitgide azaldığının bir göstergesi. Bu sahnelerde Tyler Durden karakteri anlık olarak yine karşımıza çıkıyor. Daha net görebilmek adına yazının başlarındaki resimlere bakabilirsiniz.

Numara alma sahnesinde Marla yolun ortasında durmasına rağmen kendisine herhangi bir zarar gelmiyor. Ayrıca yine bu sahnede aynı Bob gibi anlatıcıyı Cornellius diye çağırıyor. Ben Bob karakterinin de anlatıcının bilinçaltında oluşturduğu bir karakter olduğunu düşünüyorum. İlerleyen sahnelerde buna da değineceğim.

Bu sahnelerde tek kullanımlık eşyalardan hatta tek kullanımlık insanlardan bahsetmesi kapitalizme yine bir gönderme.

Uçak sahnesinde tam anlamıyla anlatıcımız Tyler Durden karakteriyle tanışıyor. Burada başka önemli bir nokta daha var o da anlatıcının yanındaki karakterin ilk başta kadın olması ancak sonradan bu bir erkeğe yani Tyler’a dönüşüyor. Bu da cinsiyet arayışında kabadayı, dövüşçü erkek arketipiyle Tyler Durden’ın yani bir nevi erkek tarafının ağır basacağının bir göstergesi.

Yine aynı sahne içerisindeki bir planda güvenlik kartlarını görmekteyiz. İlk karttaki kadın çizimi sonrasında erkeğe dönüşmüş.

Uçak sahnesinin devamında iki karakterin de tamamen aynı çantaya sahip olduğunu görüyoruz. Aynı zamanda Tyler’ın patlayıcı yapımı ile ilgili yaptığı konuşma anlatıcıyı oldukça düşündürüyor. Zaten hemen birkaç dakika sonrasında da anlatıcının evinin patlamasına şahit oluyoruz. Bu da bence bizi düşündürmeli acaba anlatıcı evini kendisi mi patlattı.

Uçak inişe geçtikten sonra bavulunu almak isteyen anlatıcı bir sorun ile karşılaşır. Bavulunda mahsurlu bir şey vardır ki biz o şeyi filmin ilerleyen dakikalarında Marla’nın odasında da görmekteyiz. Ayrıca bagaj görevlisinin “o şey asla size ait değildir” demesi de Marla’nın hayali bir karakter olma olasılığını güçlendiriyor.

Bavulunu kaptıran anlatıcı bagajında bulunan ünlü marka isimlerinden bahsediyor. Bu da yine kapitalist sisteme bir gönderme. Ayrıca özellikle Calvin Klein’e odaklanacak olursak yine filmin ilerleyen dakikalarında Calvin Klein’in kız gibi giyinmiş erkek modellerini göreceğiz. Bu sahneye de bir gönderme niteliği taşıyor.

Evinin patladığını gören anlatıcımız geceyi geçirmek için öncelikle Marla’yı arıyor ancak tek kelime etmeden kapatıyor ve sonrasında Tyler’ı arıyor. Artık erkeklik duyguları ağır basıyor. Marla’nın sesini telefonda duyunca araya patlama sahnesinin gelmesi ve bunu hatırlayan anlatıcının hiç bir şey demeden telefonu kapatması da bunun bir göstergesi.

Anlatıcı Tyler’ı arayınca bir barda buluşuyorlar ve aralarında bir konuşma geçiyor. Bu konuşma da keza kapitalizme bir eleştiri.

Anlatıcının Tyler’ın yaptığı işlerden bahsettiği sahnenin bir benzeri sonrasında yine karşımıza çıkacak. Kendisi film ayarlama işinde çalışıyor ve film aralarına istediği şeyleri koyabiliyor. Uçak sahnesine kadar bazı yerlerde anlık olarak Tyler’ı görmemiz de bunun bir kanıtı. Aynı burada olduğu gibi şu an izlediğimiz filmi de Tyler kontrol ediyor.

Yumruk atma sahnesine gelecek olursak burada Tyler’ın söylediği önemli bir söz var “kavga etmeden nasıl bir şey olduğu bilemeyiz.” sonrasında da anlatıcı Tyler’a yumruk atıyor ama aslında kendisine yumruk atmış oluyor çünkü aslında Tyler anlatıcının kendisi. Anlatıcının iç çatışmalarının bir dışavurumunu bu sahnede görebilmekteyiz.

Anlatıcı, Tyler ile birlikte eve gidiyor ancak kaldırımlarda yürürken anlatıcı yukarıda Tyler ise aşağıda, eve gittiğimizde de evin elektriğini kesen kişi yine Tyler. Anlatıcı ise bu tür işlere hiç kalkışmıyor ve evin eskiliğinden vs. şikayet ediyor. Anlatıcı bu hayata/erkekliğe alışık değil ve yeni yeni alışıyor.

Anlatıcı ile Tyler arasında barın arkasında başlayan kavgalara birkaç kişi daha katılıyor yani artık Dövüş Kulübü doğuyor.

Bu esnada anlatıcımız eski işine devam ediyor. Ancak kavgalar sırasında kulağına darbeler yediği için çok iyi duymuyor ancak yine de patronunun istediği evrakları ona veriyor çünkü iş hayatında artık belli bir monotonluk var. Her gün aynı saatler aynı işler, birisi sisteme karşı gelene kadar bu iş hayatı bu şekilde işliyor. O yüzden de anlatıcı patronunun istediğini bulmakta hiç zorlanmıyor hem de onu duymazken.

Dövüş sahnesinde elektrik kesilmesi erkek tarafına çöken karanlığı temsil ediyor. Sahne devamında anlatıcının Marla karakterinin görmesi de bunu güçlendiriyor yani anlayacağınız filmde erkek ve kız cinsiyetleri arasında bir çatışma var ve bu film boyunca devam ediyor. Herhangi birisinin mutlak üstünlüğü söz konusu değil ta ki filmin sonuna kadar.

Artık beklenen oluyor, anlatıcı ve Tyler’a bir yer verilmesiyle birlikte Dövüş Kulübü kuruluyor. Tyler kuralları açıklarken herkes ayakkabı, saat, kemer, yüzük vs. çıkarıyor birnevi kapitalist sistemin kişiler üzerinde bıraktığı çöküntülerden insanlar arınıyor, arınma meydana geliyor.

Otobüs sahnesinde Gucci modellerinin kadınsı erkekler şeklinde durmaları anlatıcıdaki erkek-kadın eğilimlerinin o anki durumunun bir dışavurumu yani iki cinsiyet arasında bir çatışma.

Tedavi sahnesinde Tyler’ın anlatıcı yerine cevap vermesi ve anlatıcının da onun verdiği cevabı taklit etmesi zaten filmin başından beri belli olan Tyler’ın hayali karakter olma olasılığını güçlendiriyor hatta kesinleştiriyor.

Marla öncesinde anlatıcının numarasını aldığı için onu arıyor ve aralarında bir çatışma geçiyor, anlatıcı bu konuşmayı pek de umursamıyor ve oradan ayrılıyor ancak giderken ahizeyi açık bırakıyor. Marla konuşmaya devam ederken oradan geçen Tyler telefonu fark ediyor ve iki hayali karakter tanışmış oluyorlar ki Tyler’ın evinde geçen olayların sonucunda anlatıcı Marla’ya benim evimde ne yapıyorsun demesine karşılık şaşkınlıkla evden ayrılıyor çünkü aslında Tyler anlatıcı olduğu için o olaylar anlatıcının başından geçiyor. Daha az önce bir şeyler yapmalarına karşın onu evden kovması da Marla’yı şaşırtıyor.

Tyler, Marla’nın evine gidiyor. Apartman içerisinde sol üstte bir ayna var ancak Tyler oradan geçerken yansıması aynada gözükmüyor, aynı şekilde Tyler ile Marla evden çıkarken yine aynanın oradan geçiyorlar ancak ikisinin de yansımaları gözükmüyor.

Devam eden sahne boyunca anlatıcının artık eve daha da alıştığını söylemek mümkün zira eve ilk geldiğinde iğrendiği şeyleri artık kendi başına yapıyor ve bundan hiç de rahatsızlık duymuyor.

Anlatıcının iş hayatında patronuna ve dahi ofis çalışanlarına karşı çıkması onun maddi dünyanın şaşasından vazgeçtiğini ve kapitalizmin getirdiği bu sisteme karşı ayaklanmak istemesini gösteriyor. Kendi deyimiyle artık aydınlanmış.

Anlatıcı eve vardığı sırada arkadan gelen bağırışları duyabiliyoruz o esnada telefon çalıyor, anlatıcı telefonu açtığında ise bu bağrışmalar ortadan kayboluyor. Bu da hem Tyler hem de Marla karakterlerinin anlatıcının kafasında kurduğu hayali varlıklar olduğunu daha da iyi anlamamızı sağlıyor.

Aynı telefon konuşması esnasında dedektifin söylediği patlayıcı isimleri anlatıcının Tyler ile uçakta tanıştıkları zaman Tyler’ın söylediği isimlerle çok benzer. Ayrıca evin patlamasına Tyler’ın verdiği rahat tepki sonrası evin onun tarafından patlatıldığını bir nevi anlatıcının kendi evini patlattığını anlayabiliyoruz.

Bu sahneden sonra Tyler ve Marla, anlatıcının yanına birkaç kez uğruyor ama hiçbir zaman beraber gözükmüyorlar. Aynı şeyi anlatıcı kendisi de söylüyor. Sadece anlatıcının bilinçaltında “id”‘in aktif olduğu zamanlar bir arada bulunuyorlar.

Tyler’ın anlatıcının eline kimyasal bir sıvı dökme sahnesi her ne kadar biraz vahşice olsa da o anki diyalog bizlere önemli ipuçları sunuyor. Özellikle “Tanrı’nın istenmeyen çocuklarıyız” cümlesi mitolojik olarak bir alt metin içeriyor. Çocuklarını yiyen Kronos…

Aynı sahne içerisinde anlatıcı Tyler’a ne kadar acıdığını bilemezsin diyor, buna karşılık Tyler elini gösteriyor ve aynı yerde aynı yaranın bulunduğunu görüyoruz. Artık tekrarlamak pek bir anlam ifade etmiyor çünkü önceden beri kesinleşmişti ama yine de söyleyelim: Tyler ile anlatıcı aynı kişi.

Anlatıcımız ofisteyken Marla arıyor ve yardımını istiyor. Marla’nın evinden çıkan anlatıcımız yolda bir anda Bob ile karşılaşıyor. Peki bu karşılaşma tesadüfen mi gerçekleşti? hiç sanmıyorum, hele ki Marla ile anlatıcı arasındaki ilişkiye bakacak olursak, anlatıcı üzerinde kız cinsiyetine yönelimin devam ettiğini ve Bob’un karşısına çıkmasıyla birlikte diğer tarafa göre daha da güçlendiğini görebiliyoruz.

Dışarıya çıktığında anlatıcının arkasındaki duvara dikkat edin tam 4 kere “I like myself” yani “kendimi seviyorum” yazıyor. Bu ana karakterimizin yaşadığı kişilik bölünmesine işaret ediyor ve çok güçlü ipuçları sunuyor. Zaten ilk hayali karakterin Tyler olduğunu biliyorduk sonrasında Marla ve şimdi de Bob. Sokaktaki o karşılaşmanın tesadüfi olmadığını söylemiştim, evet değil. Anlatıcı o an hangi ruh durumunu yaşıyorsa ve iç çatışma için hangi karakterler gerekiyorsa onlarla karşılaşıyor bir nevi kendi dünyasını yaratmış ve filmin ilk başında gördüğümüz o monoton yaşamını, sisteme hapis hayatına bir dinamizm getirmek, başkaldırmak için böyle bir şeye girişiyor. Burada sorulması gereken bir diğer soru: Peki dördüncü kişi kim? Dördüncü kişi filmin ilerleyen dakikalarında göreceğimiz birisi, zamanı geldiğinde ondan da bahsedeceğim.

Bob ve anlatıcının konuşmasından sonra dövüş kulübünde ikisinin kavgasını izliyoruz. Bir sonraki toplantıda Bob yine orada ve Tyler yine kapitalist sisteme bir eleştiri yapıyor. Bu artık klasik herkesin bildiği bir şey o yüzden neler söylediğiyle ilgili çok bahsetmeyeceğim, zaten filmi izlediyseniz büyük ihtimalle biliyorsunuzdur.

Tyler dövüş kulübü üyelerine ödevler vermeye başlıyor. Birisiyle kavga çıkarın, etrafa zarar verin vb. Bu ödevleri tamamlarken anlatıcı ve Tyler’ı birlikte arabaların belli bölümlerini parçalarken buluyoruz. Dikkat ederseniz belli başlı markaların arabalarını parçalıyorlar. Dünyada otomobil sektöründe büyük bir hak sahibi olan markalar ve dahi kapitalist sistemde. Yine diğer üyeleri de dükkanları yağmalarken, etrafa zarar verirken görüyoruz. Bu esnada çeşitli markaların da görüntülerini görüyoruz. Dövüş Kulübü kapitalist sisteme zarar vermeye başlıyor. Bir iç çatışma merkezi olan Dövüş Kulübü üyeleri iç arınmalarını, çatışmalarını yerine getiriyorlar ve kapitalist sisteme darbe vurarak dışavurumunu yerine getiriyorlar.

Bu sahnede Tyler’ın görüntüsü bozuluyor ve etrafında film şeritleri görüyoruz. Daha önce Tyler’ın bu tür işlerle uğraştığını ve filmleri kontrol ettiğini gördük ancak şimdi anlıyoruz ki bu filmi de kontrol eden birileri var. Bu görüntüyü Tyler’ın film boyunca söylediği sözler doğrultusunda düşünecek olursak, hayat üzerindeki kontrolü maddiyat, çevre vs. değil biz sağlamalıyız. Tyler’ın ne kadar üstün bir konumda olduğunu, büyük bir oluşumu kontrol ettiğini biliyorduk ancak burada filmi yani onu kontrol eden başka kişilerin olduğunu gördük. Bu bağlamda bu sahne oldukça önemliydi.

Anlatıcının Marla ile konuşma sahnesinde arka planda Tyler’ın çıkardığı bazı sesler var. Anlatıcı bu seslerden rahatsız olurken Marla duymuyor bile. Sahnenin devamında da daha önce olduğu gibi anlatıcımız Tyler’ı taklit ediyor.

Bir önceki sahnede duyduğumuz çekiç vs. seslerinin bir proje için olduğunu anlıyoruz. Bu proje için de dövüş kulübü üyeleri aday oluyorlar ve katılmak için de bu adayların yerine getirmesi gereken birtakım kurallar var. Anlatıcı proje ile ilgili kafa karışıklığı yaşıyorken bir sonraki sahnede onu adaya bağırırken, emir verirken görüyoruz. Çünkü o zihninde kurduğu Tyler karakterinin gerçekleştiriyor ve artık tamamen ona dönüşmüş. O kabadayı davranışlar, umursamaz tavırlar… Dönüşümü başarıyla gerçekleşti. Artık çatışma son bulmaya yakın bu yüzden o yine araya birisini sokmak üzere. Birazdan göreceğiz ve bu kişi “I like myself” yazısında bahsettiğimiz dördüncü kişi.

Dördüncü kişi de sarı saçlı çocuk. Yaptıkları faaliyetlerde sürekli Tyler’ın övgüsünü alıyor. Diğer grup üyelerinden farklı olarak saç rengi gibi birtakım özgürlüklere de sahip. İşte anlatıcımız bu durumu kıskanıyor. Kıskanmaktan öte kendi kafasında kurduğu merkezi güçten uzak kalmak üzere ve bunu da esasında kendi yapıyor. O karakteri kendi oluşturuyor çünkü dönüşümü tamamlanmıştı, çatışma durmuştu ve o gerçekten Tyler olmuştu. Ama onu ayakta tutan bu çatışma bu yüzden de devam ettirmesi gerekiyor ve sonucunda sarı saçlı çocuk geliyor, onu kıskanıyor ve beraber dövüşüyorlar; dövüşte de onu ciddi bir şekilde yaralıyor. Savunması ise “Güzel bir şeyi yok etmek istedim.” oluyor.

Sarı saçlı çocuğu ciddi bir şekilde yaralaması Tyler’ın dikkatini çeker, kıskançlık krizini fark eder. Bu yüzden kaza sahnesi meydana gelir. Bu sahneyle ilgili önemli alt metinler bulunmakta zira Freud’a göre intihar ana rahminden yeniden doğuşu temsil eder. Bir nevi anlatıcı ikinci defa aydınlanma ve arınma yaşıyor. İlk defa Dövüş Kulübü kurulunca bunu görmüştük bu sefer de Kaos Projesi içerisinden buna tanık oluyoruz.

Ayrıca bu sahnede dikkat edilmesi gereken bir nokta daha var. Normalde sürücü koltuğunda oturan Tyler kaza sonrası yan kapıdan çıkıyor ve sürücü koltuğunda da anlatıcı var.

Kaza sonrası anlatıcımız uyanınca arınma ve aydınlanma gerçekleşiyor. Tyler ise anlatıcının kendi kafasında kurduğu bir karakter olarak görevini bitiriyor ve kayboluyor.

Sarı saçlı çocukla ilgili iddialarımızı sağlamlaştıran bir sahne daha görüyoruz. Anlatıcı ve Tyler’ın elinde bulunan yara izi bu kişide de var hem de aynı yerde aynı şekilde.

Marla ve anlatıcımız karşılaşırlar ancak yaptıkları konuşma sonrası Marla sinirli bir şekilde oradan uzaklaşır. Bu esnada içeriden yardım çığlıkları gelmektedir çünkü Bob operasyon sırasında vurulmuş ve ölmüştür. Tyler’ın kayboluşundan sonra Bob’un da ölmesi anlatıcının gerçek kimliğine yaklaştığını gösterir. Sonuçta hayali karakterler ile birlikte yeni bir gerçeklik oluşturan ve bu gerçekliğin içinde yaşayan anlatıcı bu karakterleri tek tek öldürüp gerçek kimliğine yaklaşıyordur.

Sonrasında Amerika’nın her yerinde Tyler’ı arayan anlatıcı “Tyler’ın hep bir adım gerisindeydim” diyor. Burada alt benlik, üst benlik kavramına vurgu yapılıyor zaten filmin sonlarına doğru da Tyler’ın gerçek ölümünü göreceğiz.

Gerek bar sahibi adamın söyledikleri gerekse de Tyler’ın odada yaptığı konuşma doğrultusunda anlatıcı aslında Tyler olduğunu anlıyor. Tabi bu ana kadar bunu fark etmeyen izleyiciler de.

Ayrıca bu maceraya atılmak için anlatıcının kendi evini uçurduğu da kesinleşiyor.

Sorgu sahnesinde polislerin dahi Kaos Projesinde rol aldığını görüyoruz. Bu durumda ülkenin yönetim sisteminde ciddi sıkıntılar, güvenlik açığının hat safhada olduğunu anlayabiliyoruz. Ülke açısından da çöküş başlamış oluyor daha doğrusu bunu gözler önüne seriyor.

Polislerden kaçtığı sahnedeki davranışları ve Tyler ile dövüşürken korkuyor olması onun cinsiyet arayışını bir kez daha gözler önüne seriyor. Yine kız cinsiyetine bir kayma oluyor.

Tyler, anlatıcıyı bağlayıp kuleye çıktıklarında anlatıcı artık uyanmış ve Tyler’ı öldürmek için kendisine silahı doğrultuyor ve tetiği çekiyor. Sonuç olarak Tyler tamamen ölmüş oluyor yani alt benlik üst benliği yeniyor.

Filmin sonunda artık bütünleşmiş iki kişi görmekteyiz neredeyse birbirlerine benziyorlar, Artık anlatıcımızın yolculuğu son bulmuştur. Tyler ölmüştür, onun etkisinden kurtulmuştur ve tarafını daha açık bir şekilde seçmiştir. Kapitalist sisteme de yumruğunu vurmuştur.

Çevir/Translate